Wednesday, June 3, 2015

Anneeee Ben Ajite Oldum!


Bugünkü yazımıza Emel Sayın'dan bir şarkıyla başlıyoruz; 
Unutulmuş birer birer 
Eski dostlar, eski dostlar 
Ne bir selam, ne bir haber 
Eski dostlar, eski dostlar 
Hayal meyal düşler gibi 
Uçup giden kuşlar gibi 
Yosun tutan taşlar gibi 
Eski dostlar, eski dostlar 
Unutulmuş isimlerde 
Bilinmez ki nasıl, nerde 
Şimdi yalnız resimlerde 
Eski dostlar, eski dostlar

Yaşları tutanlar bilir; 12 Eylül şarkılarından biriydi bu şarkı. Sayın Emel Sayın ise icraatçılarından birini geçenlerde 100 yaşına merdiven dayamışken yitirdiğimiz darbenin kadrolu şarkıcısı olarak sık sık TRT ekranlarındaydı. Yumuşatıcı, sakinleştirici yüzü, bakışları ve kadife sesi Darth Vader'ın bile korktuğu paşaların sert bakışlarını nötralize etsin diye seçilmişti besbelli. 

Yaşları tutanlar hatırlar; TRT cilalı taş devrindeydi o zamanlar. Kimin aklına geldiyse artık Ringu gibi kapanırdı televizyon. Gece tam 12'de Türk askerleri kıt a dur tüfek omza seremonisini yaparlar, derken s.o.s. sinyalleri gibi sesler duyulur, ardından "Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız" yazısı çıkar, bir iki dakika sonra da ekran karıncalanırdı. İşte o karıncalı ekrana biraz bakınca Ringu'daki kız belirirdi bir müddet sonra. Bense televizyonu bir an önce kapatmazsam televizyonun bozulacağını, Ringu kızının hepimizi boğazlayacağını falan düşünürdüm. Abarttım birazcık tamam. 

Sayın Emel kod adlı darbe şarkıcısından başka bir de gece yarısı televizyon kapanmasına yakın İtalyan Rafaella Carra'nın erotikimsi şovları yayınlanırdı. Artık o da 12 Eylül kasaplarının bir İtalya ziyaretleri esnasında kadroya dahil ettikleri bir sanatçı mıydı bilemiyorum...

Ama şunu biliyorum; batı yakasının bir kısmı Carra'nın iç gıcıklayıcı hareketleriyle mayışırken olağanüstü hal diyarında yaşayanlar akıl sır ermez işkencelerden geçiriliyorlardı. Seçim öncesi feysbukta anaokul seviyesinde yorumlar yaparak akıllarınca taşı gediğine koyduklarını sanan arkadaşlar, size tavsiyem Şebnem İşigüzel'in romanı Resmigeçit'i okuyun. Press* filmini izleyin ve internette HDP'nin gay ve lezbiyen politikasını aramak yerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne açılan davaları, duruşma metinlerini bulun, okuyun ve paylaşın. 
Nefesiniz daralsın ve balkona çıkıp terör neymiş, kimler terör organizatörleriymiş inceden düşünmeye başlayın. 
Ben de statümü güncelliyorum şu şekilde; internette aradım bulamadım; "Ahmet Kaya neden ölmüştü sayın arkadaşım?"

(*)Sedat Yılmaz'ın yönettiği 2010 yapımı film

Monday, May 18, 2015

Hayatımız Film - 2. Bölüm: Prof Doktor Zihni Sinir Mucitlik Akademisi*

C blog'taki evime az pek az uğrar oldum. Çok ihmal ettim sizleri çok. "Ablacım, yengecim hasta mısın?", "Bir problem mi var? hayrola?", "Yoksa yoksa beni artık sevmiyor musun?" diye soran sorana.
Napiyim ben Gezentianne kadar multitask** değilim. Maksimum 2 iş yapabiliyorum; yürürken telefonda konuşmak gibi. O esnada kazara biri birşey sorsa, apışıp kalıyorum; ben şimdi yürüyim mi, telefonda mı konuşayım, yoksa sana marketin yerini mi tarif edeyim derkeeeeen ekran dos moduna geçiyor. O derece yani.

Gelelim esas mevzuya. Bir önceki yazımda The Queen Ezguita ve sevgili eşi Ömertito'nun tanışır tanışmaz aşk havuzunun içine düşmelerinden söz etmiştik.
Ezguita kafası uzun yıllar daldan dala konan Ömertito'nun girişimci ve mucit bir kişiliği olduğunu ancak birkaç hafta önce tam olarak anladı. Bu vakte kadar evet bir miktar çılgın, maymun iştahlı, çatlak görünüyordu ama nevişahsına münhasır müstakbel kocası aslında mucitliğin tescillendiği ilim irfan yuvası Prof Dr. Zihni Sinir Üniversitesi'ni birincilikle bitirmiş, doktorasını yapmıştı. O vakitler daha çiçeği burnunda sevgi kumkumaları Şişli'de ikamet ediyorlardı. Ömertito bu gerçeği birkaç hafta önce en büyük icadını yaptığında ve bu icadı saklamak pek mümkün olmadığında Padme Ezguita'ya açıklamak zorunda kaldı.
Bu masalsı gerçek ya da gerçekçi masaldan bu kadar bahsetmek yeter. 

Gelelim yeni yaşam ünitemize. Kurumsal hayat sona ereli 1 sene oldu aşağı yukarı. Kurumsal kimlikten kopunca yavaştan Perihan Abla'ya benzemeye başladı ruhum da. Esnaf karısıyım aynı zamanda.

Ama bizim apartmanın giriş katında nalbur dükkanı olan Saim Abi geçende dedi ki; "Bak Ezgi sende var bir tarz olarak ecnebilik. Ben burada 20 yıldır varım aşağı yukarı senin gibisini görmedim. Normalde evin erkeği selam verir geçerken, kadınsa katiyen konuşmaz, sizde tam tersi Ömer Bey dosdoğru yürüyor, sense laf atmadan geçmiyorsun."

Evet laf atmadan geçmeyelim ama geçelim bu yargılamacı, bulamacı zihniyetleri sayın beyler, bayanlar. Dünyaya bir kez geliyoruz, kasmayın bu kadar.

Beyazyakalıdeilakyakalıyım'a buradan selam eder, gözlerinden öperim. Yanındakinin de.

(*)İrfan Sayar'ın çizdiği karikatür serisi
(**)Birkaç işi bir arada yapmak

Friday, May 1, 2015

Hayatımız Film - 1. Bölüm: Oğlan Kıza Rastlar*

Science Of Sleep
Hey yo, sen oradaki, evet evet sen Umut Sarıkaya'yı (annem gene kızacak ama) danalar gibi gülerek okuyan kişi,
Sen hiç ateşböceği gördün mü?
Ben gördüm. Hem de bir tabur aynı anda, bir arada. Esra'yla nemlice bir yaz gecesi Boğaziçi'nin içindeki Tevfik Fikret'in evi, nam-ı diğer Aşiyan Müzesi'nde Boğaz'a karşı oturmuş, manzaraya vurulmuşken bir anda yüzlerce ateşböceği sarmıştı etrafımızı. O zamanlar muhterem yönetmeni tanısaydım "Tıpkı bir Hayao Miyazaki filmi" cümlesini kurardım. O vakitler Ruhların Kaçışı'nı çekmeye, çizmeye, yönetmeye Miyazaki'nin var daha bir 10 yılı... Emir ve ekürisi ya daha anasının karnında ya da bilemedin 1 yaşında... Ateşböcekleri sarmış etrafımızı. Hayır bedene herhangi bir katkı maddesi almadığımızdan emin olmasam rüya diycem. Diyorum ki rüya gibi bir geceydi. Yüzlerce ateşböceği etrafımızda dans ederken, birimiz 18, birimiz 17 iken. Ömrümüzün başında olup da kendimizi feleğin çemberinden geçmiş sanıyorken...

Derken geçtik feleğin çemberinden. Hem de öyle böyle değil. Feleğin çemberinden feleğimizi şaşırarak, feleğimiz şaşarak... geçtik.

Mr. Smith'le tanıştığımda o ana kadar tiyatro oyununun provası olarak yaşadığım ve onun rahatlığıyla kerelerce rolümde hata yaptığım hayatımın çoktan bilmem kaçıncı perdesinin sonuna geldiğini açık ve net anlamıştım. Tıpkı Yedinci Mühür'de** Azrail'in kendisini almaya geldiğini gören ve biraz daha zaman kazanmak için ölüm meleğini satranç oynamaya davet eden şovalye gibiydim. Bir an önce satranç öğrenmeliydim.

İşte Mr. Smith'le şirketin 11. katında asansör sırasındaki ilk karşılaşmamızda ikimiz de çoktan Eternal Sunshine of the spotless mind'ı*** izlemiş ve geçmişi hafızadan silmiştik. 

Ertesi akşam sadece 1. km uzaklıktaki evinin kapısını çaldığımda ayağında pazardan alınmış terlikler ve üstünde kolları sökülmüş nuh nebi'den kalma hırkasıyla beni karşıladığında artık emindim Rüya Bilmecesi'ndeki**** Gael Garcia olduğuna.

Asansörün önündeki ilk merhaba'dan beri kalbimiz pıt pıt atıyor, gözlerimiz ışıldıyordu. Düpedüz hayallerimin de ötesindeki bu adamla düşüyorduk koskocaman bir aşka...

(*)Boy Meets Girl, 1984 yapımı Leo Carax filmi
(**)1957 yapımı Ingmar Bergman filmi
(***)2004 yapımı Michel Gondry filmi
(****)2006 yapımı Michel Gondry filmi