Tuesday, March 29, 2016

Belki Şehre Bir Film Gelir


Sevgili 75 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, sizlere sesleniyorum. Çemkir çemkir nereye kadar? Somurt somurt nereye kadar sayın çarşıda, pazarda, otobüste, sazda, gezmede dirsek ya da göz ya da söz teması kurduğum, mutsuzluk temasından serzenişte bulunduğum suratı beş karış, sevimsiz mızmız insan topluluğu? Öyleyse Sezen Aksu'dan gelsin hepinize:
Belki şehre bir film gelir, bir güzel orman olur yazılarda, iklim değişir Akdeniz olur, gülümse...
19 Mayıs Mahallesi Dostlarpalas ahalisi bu da size: gülümse, hadi gülümse, bulutlar gitsin, yoksa ben nasıl yenilenirim, hadi gülümse...
---
Bu, günlük gülümseme ihtarının ardından sizlerle son zamanlarda yaptığım bir demet sosyopsiko gözlemlerimi paylaşacağım. Bir nevi memleketimden insan manzaraları...
Madde bir: Anacım son günlerde sosyal medya kadın profilinin dilinden düşürmediği bir laf var, özellikle doğum günü kutlamalarında sıklıkla karşımıza çıkan.
"Sevgili Serap, iyi ki (%99 bitişik yazılmıştır) doğdun, bu yeni yaşında mussssmutlu ol." Musmutlu aşağı musmutlu yukarı. Çok ankuul. Gıcık kapılası. Bi de biri böyle bi söz uyduruyo. Ardından 98 kişi papağan misali. Bi zahmet sen de başka bişi bul ama nerde, kabzımallık serde.
Madde iki: Bir müddet öncesine kadar uzuun uzuun yıllar toplum taşıma araçlarında geçti ömrüm, eshot'ta ilk aşkımı yaşadım, yorgan iğnesini büyük baş grubundan bir mandaya ilk kez sapladım. İlk iett'de azarlandım, "Yunan domuzu" diyen yaşlı bir teyzeye rastladım ve kendisini evire çevire azarladım.
Hiç unutmam 9 yaşındaydım; toplu taşımaya bindim ilk kez, Yeşilyurt'tan Konak Diş Hastanesi'ne tek başıma geldim. Belediye otobüslerinde ömrümü geçirdim, toplasan yıllar süren ve hep hep hep hayal kurdum. Hayaller birbirine eklendi; aylardan mart, günlerden bir gün, hayalyolunda yürüyerek okyanus geçtim, Güzel Havalar (Buenos Aires) adlı şehre geldim, yürüyerek.
Ama bir an geldi, bindiğim otobüs devrildi. O kadar korktum ki bir müddet toplu taşımayı kullanamaz oldum. Siz diyorsunuz ya panik atak.
Laf lafı açtı, yer yer güzafa kaçtı. Demem o ki otobüs ve türevlerinden uzak kaldığım bu sürenin sonunda tekrar insan seline karışınca unuttuğum bir şeyi hatırladım. O da çoğu şöförün uçsuz bucaksız vandallığı, medeniyete olan uzaklığı. İnmeden önceki durakta siz Sevgili Türkiye Cumhuriyeti minibüs savaşçılarına soruyorum; minibüse biner binmez daha bir yere bırak oturmayı, tutunmaya kalmadan çotonk diye dana gibi gaza basıp yolcunun kafasını gözünü yarmasına sebebiyet verme çabası niye? Dünya barışı toplantısına yetişmeye çalışan Birleşmiş Milletler sözcüsü müsün şöför arkadaşım? Akıllı ol, senin aklını alırım!
to be continued...

1 comment:

  1. Değişik bir yazı stiliniz var. http://ogretmensozleri.blogspot.com a da beklerim.

    ReplyDelete