Thursday, September 18, 2014

Barton Fink Sendromu - Bölüm 2

Oh be şükür amcam kızmadı dün yazdıklarıma. Yazar olmak zormuş; yazılarında sözünü ettiğin kişi bir Angelina Jolie olsun, bilemedin bir Zeki Kubuzdemir olsun, nasıl olsa seni tanımaz etmez, hem yazını nerde bulup da okuyacak, okusa bile ciddiye almaz ki salla sallayabildiğin kadar, at tut, şöyle gerzek, böyle yeteneksiz vs. diye. Ama non-celebrity (sıradan vatandaş) bir insan olarak eşinden dostundan, komşundan, iş arkadaşından yani diğer bir non-celebrity'den bahsederken iş zor(muş). Alınanı, güceneni var. Sen gülelim diye yapıyosun oysa. Nadiren laf sokasın da oluyo tabi ama eser miktarda.
Şimdi bir değişiklik yapıp 2 insana alenen laf söylücem.
İlki geçen günkü yazıma negatif yorum yazan M.Ö. 273 yılından beri görmediğim, konuşmadığım, iletişimimizin tamamen koptuğu bir ex-arkadaş. Anacım feysbukta evlenmişim görmüşsün, anne olmuşum görmüşsün, gülmüşüm görmüşsün, üzülmüşüm görmüşsün. Ağzını açıp da bir tebrik, bir tebessüm etmemişsin. Ağzından güzel bir tanecik söz çıkmamış. Derken bir gün gelmiş, bıçak açmayan ağzından şöyle kötü, böyle olmamış minvalinde sözcükler dökülmüş. Sen şimdi eleştiriyi kaldıramamak olarak yorumlarsın ama benimkisi "güzel bir çift laf etmekten imtina etmeye" kıl olmak.
Bir diğer konu ise (kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla) feysbuk ve instagrama koyulan çoluk, çocuk, ebegümeci, madımak fotoğrafı sayısına günlük kota getirilmesi. Mevzuyu daha da uzatmıyorum. Kendi düşen ağlamaz.
Ve dün bahsettiğim konuya bakın nasıl bağlanıyorum. Hani ilk paragrafta celebrity (ünlü) bir kişi, onun hakkında yazsan da sallamaz dedim ya. Bu grup içinde bazı istisnalar var. Çok ünlü olup da alçakgönüllü olan, kibirli olmayan. Kendini senden ayırmayan.
İşte 16 Eylül günü nadide bir arkadaşın son dakika sürpriziyle İtü Maslak kampüsünde izleme şerefine nail olduğum kişi ziyadesiyle şanı, şöhreti, fanı, hayranı, kabiliyeti, zihinsel kapasitesi olmasına rağmen şişmemiş bir egosu olan Lady Gaga'ydı. Bloguma geri dönmek için gereken enerjiyi veren zincirin son halkasıydı aynı zamanda.
Bazen naif, bazen marjinal, bazen militan ama her daim içten tavırları, sözleriyle beni uçurdu. "Tonight we celebrate here acceptance, tolarance and love; Bu gece burada kabulü, hoşgörüyü ve sevgiyi kutluyoruz" diyen Lady Gaga, beni Mevlana'ya götürdü:

"Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz,
Şu tertemiz tarlaya sevgiden başka bir tohum ekmeyiz biz...
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Madem ki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir."

Kim ki hiçbir çıkar gütmeksizin, dürüstçe hoşgörüden, farklı olanı kabülden söz ediyorsa elime mum dikebilir. 
Kasvetim dağıldı benim; Hey Barton Fink çekilebilirsin ya da kalıp şovu izlersin.


No comments:

Post a Comment