Thursday, March 20, 2014

Yıldız Ailesi

Rasim Amca ve Ayla Teyze doğduğum kasabada öğretmenlik yapan annemle babamın okulundaki meslektaşlarıydı. Rasim Amca da Ayla Teyze de Türkçe öğretmeniydi. İki aile arasındaki dostluğun temelleri atıldığında ben ve onların kızı Sevgi yeni doğmuş bebeklerdik. Yıldız ailesi birkaç yıl sonra kaplıcaları ve hamamlarıyla ve de ortasından geçen boklu deresiyle meşhur bu köhne kasabadan ayrılıp eşsiz güzellikteki memleketlerine kuzey Ege sahillerine geri döndüler. 
12 Eylül'ün eli kulağındayken bu kez biz tuttuk Ege sahillerinin yolunu. Annemgil kızları büyük şehirde okusun istiyorlardı. Tayinleri İzmir'e tam da babam içeri alınmışken çıkmıştı... Göç vakti geldiğinde kafam büyüklüğündeki beyaz kurdeleyle 3 ay olmuştu ilkokula başlayalı.
12 Eylül'ün ardındaki ilk yaz ise babamın Çanakkale'deki eğitimine gittik maaile. Matematik öğretmeni babam daha ileri seviyedeki matematik derslerine giriyordu bir lisede. Öğretmen anneler ve babalar kurslara devam ederken aileleri de onlara eşlik ediyorlardı. Yazın ders olmadığı için lisenin sınıfları yatakhanelere dönüştürülmüştü. Kadınlar ve çocuklar bir binada, erkekler ayrı binada kalıyorlardı. Bu, o yıllarda hep yapılan bir uygulamaydı. Yine babamın eğitimi için başka bir yaz da Mersin'e gitmiştik misal.
Çanakkale'deki o liseyi beni çok etkileyen bir olayla hatırlarım. Bir gün kadınlar koğuşundaki tuvaletlerin birinde benden daha küçük bir oğlanın tuvaletteki lavabolardan birini kırdığına şahit oldum. Annesi çok kızmıştı çocuğa. Sonra kantinde otururken ben, okul idaresinden birileri geldiler ve ortalığa "Falanca kattaki tuvaletin lavabosu kırılmış, kim kırdı bilen var mı?" diye sordular. Ben de iyi birşey yaptığımı düşünerek "Ben biliyorum" dedim ve bahçede oturan anne ve oğlunu idarecilere gösterdim. Sonra bunu böbürlenerek anneme anlatıyordum ki annem şöyle bir cümle kurdu: "Ezgi, bu yaptığın ispiyonculuktur ve ispiyonculuk çok kötü bir şeydir." Kulaklarıma kadar kızardım, ilk defa duyduğum, kopkorkutucu ispiyoncu sözcüğü her tekrarda daha da büyüyerek yankılandı, uğultular beynimi sardı. O aileyle göz göze gelmeyeyim diye ne yapacağımı bilemedim. Kalan 3-5 günü kendime zehir ettim, küçücük aklımla.
Eğitim bitince maaile feribota binip Çanakkale'den Eceabat'a Yıldız ailesinin yanına gittik. O zamanlar ailecek 4 kişiydik. 4ümüz Yıldız ailesiyle bir hafta çok güzel vakit geçirdik. İyilik meleklerinin yanında kendimizi hiç olmadığımız kadar mutlu hissettik.
Fotoğraflarımıza baktıkça o büyük mutluluk ve ardından gelen yıkım beni bir uçtan diğerine savuruyor. 
Hayatta bazı anlar çok zor.
Yıldızlar gibi su perileriyle karşılaşmak da.



No comments:

Post a Comment